Vatanım Sensin 25. bölümde Hilal ve Leon'un duygusal vedalaşması
Kanal D'nin büyük bir beğeniyle izlenen başarılı dönem dizisi Vatanım Sensin muhteşem bir bölümle ekrana geldi. Dizinin bu bölümüne damga vuran sahnelerden biri de Hilal ve Leon'un duygusal vedalaşması oldu. Gece Mehmet'in Leon'a silah çektiğinde onu vurmaması için bir neden söylemesini istiyordu Mehmet. Hilal de "Çünkü seviyorum onu" dedi. Böylece Hilal ve Leon ilişkisi boyut atlamış oldu. Artık birbirlerini sevdiklerini biliyorlar, bir çift oldular. İmkansız gibi de görünse de, işleri çok zor görünse de ortada karşılıklı bir aşk, bir ilişki söz konusu....
Ertesi gün veda vakti geliyor, Ali Kemal'in Leon için ayarladığı gemiye binmesi için limana gidecekler; Hilal geliyor ve vedalaşıyorlar. Hem de ne güzel bir vedalaşma. Nasıl hüzünlü, nasıl aşk ve sevgi dolu, nasıl zarif ve naif...
"Vakit geldi" diyor Hilal, "Abim bir gemi ayarladı senin için. limandan sandala binip açıktaki gemiye gideceksin" Zorlukla konuşuyor ama...Her an ağlayacakmış gibi. "Tamam"diyor Leon; aynı buruklukla... Smryna'dan böyle gideceğimi hiç düşünmemiştim" diyor zorla gülümsemeye çalışarak. Hüzün dolu bakıyorlar birbirlerine.
"Sana mektup yazabilir miyim?" diye soruyor Leon. Yüzünde nasıl masum bir ifade var o anda. İnsanın, "Üzmeyin şu çocukları" diye bağırası geliyor...Çok güzel yazılmış bir sahne, çok incelikli; Boran Kuzum ve Miray Daner de çok güzel hissettiriyorlar. Aferin size çocuklar. Çarpıcı ve kasıntılı güzellikler ve anlamsız bomboş oyunculuklar ile dolu televizyon ekranlarında susuz çölde vaha gibi geldiniz.
"Nasıl yazacaksın? Bulurlar seni." diyor Hilal umutsuzlukla. "Andrea Zackis yazar belki" diyor Leon gülümseyerek. Nasıl şaşırıyor ve seviniyor Hilal. "Sendin o. Tahmin etmeliydim" diye gülümsüyor güzel güzel. Minik bir an aydınlanıyor yüzleri. Sonra yine ayrılığın hüznü çöküyor ikisinin de gözlerine.
"Eğer savaş biterse, ben buraya seni bulmak için geri geleceğim. Sen bekler misin beni? " diye soruyor Leon. Daha soru bitmeden gözünün içi gülen Hilal, "Beklerim" diye cevap veriyor; "Beklerim."
"Ya sen?" diye soruyor bu sefer o. "Seneler sürse bile, döner misin İzmir'e? Yunan'ın işgali bittiğinde döner misin sahi?" "İzmir beni kabul ederse neden dönmeyeyim." Hilal'in de dikkat ettiği gibi ilk defa Symrna demedi Leon. Çünkü hissediyor artık gerçeği, savaşların, işgallerin, senin benim kavgasının üstünde, ötesinde başka bir şeyin olduğunu. İnsanca yaşam için güç savaşı, toprak kavgası değil, sevgi ve aşk gerekli; seversek yaşarız savaşırsak değil...
"Ya bitmezse, burası Smryna olarak kalırsa" diyor Leon. "O vakit döndüğünde mezarımı bulursun Teğmen" diyor Hilal, yüzü değişiyor Leon'un. "Zira buna müsaade etmeden evvel ölmüş olurum" diye devam ediyor Hilal.
"Konuşma böyle, Sen yaşayacaksın. Tamam" diyor ve "Sen de ne vakit gökyüzünde bir Hilal görsen, benim ona baktığımı ve seni düşündüğümü bileceksin"
"Bu şehre al sancağı diktiğimiz gün, Kordon'da seni bekliyor olacağım" diyor Hilal. Ne güzel bir vedalaşma, ne güzel sözleşme bu; gelecek için, ümitli günler için sözleşiyorlar... Sonra öpüşüyorlar ve sıkıca sarılıyorlar birbirlerine.
Çok güzel bir sahneydi bu. İncelikli, güzel, zarif. Her şey dozunda, replikler öyle, oyunculuklar öyle...Böyle gencecik iki oyuncunun böyle etkileyici performanslarla bu işin altından kalkmaları da ayrıca mutlu ediyor, ümitlendiriyor.
Her şeyin şan, şöhret, zenginlik, güzellik üzerine döndüğü, aynı tornadan çıkmış izlenimi veren güzel genç kadınlar, yakışıklı ve kasıntı genç erkeklerle dolu televizyon dünyasında böyle farklı ve özel genç oyuncuları görmek çok güzel, çok ümit verici...