Savaş kayalıkların ucunda.. Emine Zarife'yi oraya getiriyor. Savaş kızı görünce seviniyor "Geldin" diyince Zarife ters ters "Geldim tabi. Daha ne kadar saçmalaycan onu görmek için geldim. Gel lan buraya" diyor. Savaş kararlı "Sen beni affettiğini söylemediğin sürece hiçbir yere gitmiycem" dediğinde Zarife artık kızmaya başlıyor "Lan oğlum. Kaç defa daha söyliycem? Affetmiycem seni. Anlamıyon mu?" Savaş da en az onun kadar kararlı "Anlamıyorum Zarife. Anlamıyorum. Birbirimizi severken ayrılmamızı anlamıyorum. İnanmıyorum ben sana" diyince Zarife "İyi. evlenince inanaırsın o zaman" diyor. İki aşık inatlaşıyorlar. Savaş "Tamam Zarife. Kendine iyi bak ben atlıyorum" diyor ama Zarife inanmıyor. Numara yaptığını düşünüyor. Savaş "Hoşçakal Zarife. Hadi hakkını helal et. Sen hep mutlu ol" diyor. Kollarını açıyor ve son bir kez "Zarife. Hoşçakal" diyor ve kendini boşluğa bırakıyor. Zarife koşarak uçurumun kenarına geldiğinde aşağıda brandanın üzerine düşmüş Savaş'ı görüyor.
Savaş ellerini iki yana açarak "Gördün mü bak. Hala seviyorsun işte" diyince Zarife "Allah kahretmesin seni. Nasıl korktum sen biliyon mu? Keşke gerçekten düşeydin ya" diyor ve brandayı tutanlara "Sizinde alacağınız olsun. yazıklar olsun size. Senin de Emine" diyor. ve Savaş'a şansın tükendi diye bağırıp gidiyor
Savaş ellerini iki yana açarak "Gördün mü bak. Hala seviyorsun işte" diyince Zarife "Allah kahretmesin seni. Nasıl korktum sen biliyon mu? Keşke gerçekten düşeydin ya" diyor ve brandayı tutanlara "Sizinde alacağınız olsun. yazıklar olsun size. Senin de Emine" diyor. ve Savaş'a şansın tükendi diye bağırıp gidiyor
Hiç yorum yok:
Write comments