Vatanım Sensin 11. bölüm özet - Hilal idamdan kurtuldu ama çok ağladık
Kanal D'nin büyük bir ilgiyle izlenen dizisi Vatanım Sensin her bölümde izleyiciyi kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Vatanım Sensin 11. bölüm tek kelimeyle müthişti. Bölüm boyunca Cevdet'in kızı için tek başına nasıl mücadele ettiğini, Azize'nin döktüğü gözyaşlarını, Halide Edip'in müthiş halka seslenişini, Leon'un onun için ne kadar üzüldüğünü ve çabaladığını, herkesin bir şeyler yapmak için nasıl çırpındığını izledik, yüreğimiz parçalandı.
Sosyal medyada paylaşılan mesajlar, atılan tweetler de izleyicinin bu akşamki bölümden çok fazla etkilendiğini, herkesin diziyi izlerken gözyaşı döktüğünü gösterdi.
yıldız kardeşini kurtarmak için her şeyi yapmaya hazırdı. Baş hekimden bilgi almaya çalıştı, Leon'a götürdü. Onun bu hareketi başka şeylere sebep olacaktı ama o bunu bilmiyordu.
Halide Edip geldi, Hilal'in arkadaşlarını buldu önce, onlarla konuştu. Onların söylediklerinden anladı hemen Halit İkbal'in Hilal olduğunu. Arkadaşları bunca zamandır anlamadılar ama akıllı kadın hemen anladı durumu. ama onlara belli etmedi.
Halide Edip halkı heyecanlandıran bir konuşma yaptı. O konuşmanın sonunda tutuklandı da. tutuklayan kişi de teğmen Leon'du.
Hilal'e, onun vatan sevgisine, kendini hiç korkmadan feda edişine duyulan hayranlık ve gurur, Cevdet'in vatan sevgisi ve evlat sevgisi arasında nasıl darmadağın nasıl perişan çırpındığını görmenin verdiği hüzün, bütün gece ağlattı biz izleyenleri.
Veronika'nın, Leonun ve herkesin umutla beklediği başbakanın mektubu sonunda geldi. Başbakan mektupta Veronika'nın ailesinin hatırı sebebiyle Hilal'in idam cezasının sürgüne çevrilmesi kararını verdiğini bildiriyordu. ama Vasili bu haberi sakladı. Veronika ve Azize'yi çağırıp başbakandan olumsuz cevap geldiğini söyledi onlara. Azize yıkıldı, Veronika tepki gösterdi ama Vasili yumuşayacak gibi görünmüyordu.
Hilal'in idam cezası kesinleşip ümitleri de kalmayınca Azize annesini ve kızını alıp konaktan ayrılmaya arar verdi. Bunda sonuna kadar da haklıydı tabii ki.
"Cevdet sözüm söz, Allah korusun kızımıza bir şey olsun, senin canını ellerimle alacağım" dedi ya Azize. Orada ne büyük bir acı vardı. Cevdet'in ne büyük söyleyemeyişleri vardı.
Cevdet söyleyemedikçe, tek başına çaresizlikten kıvrandıkça izleyici de kıvrandı. Herkes gittikten sonra odada tek başına o ağlayışı unutulmaz bir oyunculuk anıydı. Ağladı, kızına olan duygularını döktü, onunla nasıl gurur duyduğunu söyleyemediğinden şikayet etti kendi kendine. Albay Cevdet ağladı, biz ağladık.
"Ne çok şey birikti içimde sana diyemediğim. Seninle ne kadar iftihar ettiğimi sana diyemedim." "Senin her bir sözün her bir bakışın bana kuvvet verdi kızım, bana umut verdi. Beni vazifeme daha çok bağladı senin yüreğin. Lakin ben vazifeme bağlandıkça senin yüreğin benden uzaklaştı. Bu ne çetin bir imtihandır ki, şimdi senin canınla sınanıyorum." "Hilalim, senin boğazına değecek urgan, yılan gibi kıvrılıp onları sokacak. sanma ki senden vazgeçtim. sanma ki seni terk ettim; ben burdayım. Nefesim soluğun olsun kızım" Bunları diye diye ağlaya ağlaya adeta sessiz sessiz bir sinir krizi geçirdi Cevdet.
Yalnız, gerçekten tebrikler Halit Ergenç'e. Bu nasıl bir oyunculuktur. O güçlü, vakur albayın nasıl içten içe acıyla kavrulduğunu, adeta eridiğini, abartmadan, karikatürize etmeden, adeta yaşadı ve bize de yaşattı. İnsan bu kadar mı güzel acı çeker, yürekteki acı gözlerle bu kadar mı güzel yansıtılır?
Acı çekmeyi, ağlak ağlak bakmak veya ağlarken kaşları eğip bükerek çok üzgün göründüğünü sanan, kasıla kasıla üzülüyor mu, kızıyor mu ayırt edilemeyen mimikler yapan, bu yaptığını da maalesef oyunculuk diye yutturabilen bir çok popüler oyuncu için oyunculuk dersiydi adeta Halit Ergenç'in dünkü bölümdeki performansı.
Hilal'e umut vermeye çalışan,"Başbakandan haber gelebilir" diyen Teğmen Leon da çok üzülmüştü bu ümidin boşa çıkmasına. Hilal'e haber vermeye geldi. Her şeyi göze almış olan hilal yine de bir umut, bekledi Leon'un söyleyeceklerini. Yıkık bir ses tonuyla, "Hilal, babam mektup almış başbakandan" diye başladı Teğmen söze. "Söylemene lüzum yok, anladım" dedi Hilal acı sonucu kabullenir bir ifadeyle.
Hilal kağıt ve kalem istedi. Öyle bakıyordu Leon. "Ne bakıyorsunuz, son arzusu sorulmaz mı idam mahkumuna" dedi acı bir ses tonuyla. Onun nasıl üzüldüğünü görünce de koluna dokundu dostça, teşekkür etmek ister, teselli etmek ister gibi. Şaşırdı, baktı Leon. Hücreden çıkarken bitkindi, sendeleyerek, adeta nereye bastığını bilmeden gitti.
İlan edilen idam vakti geldi çattı. Herkes perişan. Bu arada Yıldız başhekimi takip ediyor, onun bir ayakkabının içine bir not koyduğunu gördü pencereden. gizlice peşinden gitti, dükkanda ayakkabının içinden notu aldı, doğruca Leon'a götürdü.
İdam sahnesine dönelim. Meydanda büyük bir kalabalık, Vasili, Cevdet ve diğer subaylar da geldiler. Azize ağlıyor, yalvarıyor, "Cevdet ne olur engel ol" diye. Cevdet ne yapsın adam, soğuk ve güçlü durmaya çalışıyor.
İdam mahkumları Mehmet ve Hilal askerler arasında getirildiler. Azize ve Cevdet, Hilal'e bakınca kızlarının küçüklüğünü görüyor o sırada. Çok acıklı, iç parçalayıcı bir sahneydi. Zaten benim gibi bir çok izleyicinin bu bölümde göz yaşlarının kurumadığına eminim. Çok etkileyici bir bölüm oldu çünkü. Bütün ekip harika bir iş çıkarmış.
Azize, babaanne, Yıldız, ağlıyorlar, çırpınıyorlar. Ali Kemal elinde silahla geliyor, başını derde sokmaktan başka ne yapacaksa. Neyse ki Azize fark ediyor durumu, Tevfik'in de yardımıyla elinden silahı alıyorlar...
Hilal ve Mehmet idam sehpasına çıkarılıyor. "İpi geçir" diye emir veriyor Vasili. sonra da son sözlerini soruyor mahkumlara. "Vatan sağ olsun" diye bağırıyor Mehmet. "Vatan sağ olsun" diye bağırıyor Hilal.
Ama o nasıl "Vatan sağ olsun" deyiş be kızım. Bu kadar mı güzel oynanır bu sahne. Bu kadar mı güzel ağlanır. Hilal'i canlandıran Miray Daner, gencecik hatta küçücük yaşında, ben oyuncuyum diyen süslü püslü güzellere oyunculuk dersi verecek bir performans sergiledi.
Zaten bu bölümde bütün oyuncular döktürdüler, bir rolün hakkı nasıl verilir, izleyicinin yüreğine nasıl dokunulur, onu gösterdiler.
Vasili tam idam emrini verdi, "Kolu çekin" dedi, biz de nefeslerimizi tuttuk. O sırada önce nal sesleri ve at kişnemesi, sonra da bir el ateş sesi ile asker geldi, Cevdet'e bir şey verdi; General Vasili'ye haber var" diyerek.
Cevdet elindeki notu Vasili'ye verdi. Vasili açınca içinden Leon'un künyesi ve Osmanlıca yazılı bir kağıt çıktı. "İdamı durdu, yoksa oğlun ölür. İmza eşref" diye okudu Cevdet.
Nasıl rahatladık, biliyorduk bir şeyler olacağını, Hilal ölemezdi. Ama kim kurtaracaktı hilal'i, kafamızı kurcalayan oydu. Eşref kurtardı hilal'i dedik. Fragmanı izleyince, planı Cevdet'in kurduğunu anladık.
Zaten Hilal'in yattığı yatağın üzerine oturup onun için ağlarken ne demişti Cevdet, "Seni bırakmayacağım kızım. Nefesim, soluğun olsun"...
Cevdet sen nasıl bir kahramansın! Herkes sana yüklenirken, sen acılar içinde tek başına kıvranırken ne kızından ne de vatanından vazgeçtin...
Fragmanı da izledikten sonra iyice heyecanlandık. Şimdi ne olacak? Leon'a ne olacak, Cevdet'e ne olacak. Vasili Eşref'le birlikte Cevdet'in de ölüm emrini verdi. Cevdet kendini ve Eşref Paşasını nasıl kurtaracak?
Vatanım Sensin yeni bölüm de soluk kesici olacak, anlaşıldı... Şimdi mesele, bir hafta sabretmek...
Not: Bölüm harikaydı, sadece bir noktadan bahsetmek istiyorum. Hilal'in ninni söylediği sahne duygu olarak çok güzeldi, çok etkileyiciydi, ama Miray Daner'in ninniyi söyleyiş tarzı diziyle uyumsuz geldi bana. Bir dönem dizisinde bir ninni bu tarzda okunmamalı, bu benim fikrim. Daha türkü tarzında, daha ninni ezgisiyle okunmalıydı. Bu kadar modern bir tarzı, 1919 yılında bir Türk kızının ağzından duyabileceğimizi hiç sanmıyorum.
"Ama bu kadarcık kusur kadı kızında da olur" diyelim, o güzel oyunculuk ve sahnenin o güzel duygusunun hatırına üzerinde pek durmadan geçelim...