Kanal D'nin büyük bir ilgiyle izlenen dönem dizisi
Vatanım Sensin, yeni bölüm yine çok sürükleyiciydi. Geçen bölümün sonunda kızını kurtarmak için ahıra giden Azize bir bakmıştı ki Hilal yok.
Kerim,
Dağıstanlı öldürmesin diye
Hilal'i alıp yine ormana dalmıştı. Hilal'le evlenirse onun öldürülmeyeceğini düşünüyordu. Ablası da hoca ve yanında şahitlerle bulundukları kulübeye gitti. Kadınlardan biri de
Azize'ydi. Ama gittiklerinde Kerim'i baygın buldular, Hilal'i Leon kurtarmıştı. Hilal ormanın içinde ilerlerken
Leon onları takip edebilsin diye eşarbından parçalar koparıp dalalra bırakıyordu, böylece kurtuldu.
Bu arada
Cevdet,
Dağıstanlı'nın karşısına gerçek kimliğiyle çıktı,
Miralay Cevdet olarak, "Eşref saati yaklaştı" diyerek. Bundan sonra müttefik olarak çalışacaklar. Ama
Dağıstanlı gibi öfkeli ve çılgın bir adama ne kadar güvenilebilir, orasını da izleyip göreceğiz.
Leon sevdiğini kurtarıp bir kulübeye sakladı, gidip İzmir'e karargaha haber yolladı. Akşam da göl kenarında
Hilal'e evlenme teklif etti. Evet, evlenme teklifi!
Hilal ve
Leonumuz, geceyi aydınlatan hilal şeklindeki ay'ın şahitlihinde birbirlerine söz verdiler, ölene dek birbirlerini seveceklerine yemin ettiler. Ve kıyafetlerinden koparttıkları iplikleri birbirlerinin parmaklarına doladılar, evlilik yüzüğü olarak... Çok romantik bir sahneydi. Sabah oldu, birlikte şehire döndüler, çok mutlular...
Hilal evde sevinçle karşılandı.
Cevdet kızını bir daha
Halit İkbal olarak yazı yazmaması konusunda uyardı. Babasının bunu öğrenmesine şaşıran
Hilal, "Yazacağım" dedi.
Hilal'in boyun eğdiği ne zaman görülmüş ki.
Bu arada Kumandan
Filippos'un herkesten gizlediği hamlesi sayesinde,
Kuvayi milliye'yi zor durumda bıraktı.
Filippos, yıkılan Çarlık hanedanından kalan tek üye olan prensesi kaçırtmış. Oun peşinde olan Bolşevikler de prensesin karşılığında Kuvayi Milliye'ye satacakları silahları vermekten vazgeçmişler. Böylece milli mücadele tehlikeye girmiş durumdaydı.
Cevdet, durumu öğreniyor,
Yakup'la birlikte prensesi askerlerin elinden kaçırdılar. Prenses de tanıdık biri,
Paramparça dizisinin
Hazal'ı
Alina Boz. Güzel oyuncuya prenseslik de yakışmış hani.
Bolşevikler Prensesi alamadılar, yunanlılarla anlaşmaları bozulmuş oldu. Kuvayi milliye birliği ve başındaki komutan ile Dağıstanlı Bolşeviklerle buluştu, silahları vermek istemeyen Ruslar, zoru görünce ikna oldular; Tamam" dediler.
Kuva-yi Milliye, silahları aldı, düşmanın eline geçen Taşköprü geri alındı. Herkeste bir sevinç. Prensesi saklamaları gerekiyordu şehire getirdiler, boş meyhaneye sakladılar.
Yakup'u bayıltıp kaçan prenses gemiye binip İstanbul'a gitmeye kalktı. Hem
Cevdet'le
Yakup hem de
Filippos peşindeydi.
Cevdet'e yakalanan prenses yüzüğündeki zehiri içti. O sırada Filippos da geldi, "öldü" dedi Cevdet. Ama herhalde ölmedi, bayıldı. zehirin bir kısmını Yakup'a içirmişti ya, sadece bayılmıştır.
Dağıstanlı tarafından cezalandırılan ve kızanlıktan seyisliğe indirilen
Kerim, Hilal'i kafasına takmış durumda, planına göre,
Hilal'i kaçıracak ve onunla evlenecek.
Akşam buluşan
Hilal ve
Leon, birlikte çok mutlular.
Leon "Karımı çok özledim" diyerek
Hilal'e yüzük verdi, bu sefer gerçeğini. Annesinin yüzüğüymüş, Atina'dan gelirken getirmiş. O sırada
Kerim'in sesini duyduk. Silah doğrultmuştu; "Demek bir Yunana sevdalandın" diyerek ikisini de vurmaya kalktı. İki sevgili birbirlerini korumak için boğuşup durdular.
Cevdet geldi,
Kerim'i engellemeye çalıştı, başaramadı, tam ateş ediyordu, başka bir silah sesiyle irkildiler. Arkadan karanlıklar içinden gelen
Azize vurmuştu Kerim'i. Azize ortaya çıkacak mı, yoksa kaçıp gidecek mi yine. Büyük ihtimalle kaçar, göstermez kendini. Ama merak etmeyecekler mi, araştırmayacaklar mı, "Kim vurdu Kerim'i" diye...