30.03.2016

Hayat Şarkısı 8. bölüm özet Zeynep intihar etti - Hülya ablasını suçluyor

Kanal D'de Salı akşamları ilgiyle izlediğimiz "Hayat Şarkısı" 8. bölüm pek hareketliydi. Bir sürü olay oldu bu akşam. Geçen bölümde en son Hülya'nın Kerim'in üzerine atılan iftirayı ve dolayısıyla üniversiteye dönebilmesi işini hallettiğini ve Kerim'in sevincini izlemiştik. Bu bölüm de orada başladı. Kerim'in Almanya'ya döneceğini düşünüyordu herkes. Kerim’in üniversiteye geri dönebilecek olmasına rağmen burada kalmaya karar vermesi herkesi çok sevindirdi.

Ama Hülya’nın bu sevinci uzun sürmedi. Transfer işini elinden alacağı Cem olarak karşısına geçmişindeki vicdansız eski sevgilisi çıktı. Bayram Cevher’le içeride konuşmaya giren Cem’in her şeyi anlatacağından korkan Hülya, neredeyse korkudan bayılacaktı. Sonra hemen apar topar, bu işten vazgeçtiğini söyledi. Kimse bu geri adımın nedenini anlayamadı. Ama Zeynep çok merak etti, kurcalayıp durdu.

Kerim Hülya’da son zamanlarda fark etmeye başladığı değişiklikten tedirgin olmuştur. “Benden hızla uzaklaşıyor. Ee istediğim bu değil miydi? Neden memnun olamıyorum. Yarın ablasına gidecek, belki de bir daha geri dönmeyecek. Yok yapmaz, Mehmet'i bırakamaz….Neden benim oğluma annelik yapsın…” diye geçiriyor içinden.

Filiz’in akrabası Mine Bayram Cevher’le konuşmak için şirkete gitti. Ama gittiğine gideceğine pişman oldu. Mine’ye iyi oldu, ormanın ortasına bırakıp gittiler.
Bayram Cevher çok komik bir adam. Bayram'ı canlandıran Ahmet Mümtaz Taylan müthiş bir oyuncu. Bu kadar mı doğal oynanır, bu kadar mı şeker bir köy kökenli zengin olunur? İzlemeye doyamıyorum.

Hülya sabah erkenden ablasını görmeye, onunla konuşmaya gitti. Gitti gitmesine ama konuşmaya değil, ona bağırıp çağırmaya, onu yargılamaya gitti.

Ablasına onu aile içinde ne kadar kötü bir duruma düşürdüğünü söyleyip onu üzdü, ağlattı. Melek ağlaya ağlaya çıkıp gitti. yolda Kerim'le karşılaştı. Kerim'i babası yollamıştı, abisini bulup onunla konuşsun diye. Çünkü evde kıyamet kopuyordu. Zeynep sinir krizi geçirip evi kırıp döküyordu.

Kerim melek'i de alıp restorana Hülya'nın yanına geldi. Uyuyordu Hülya, uyandırdı Kerim.
Abimle Melek birbirlerini seviyorlarsa hiçbirimiz karışamayız diyor. Ne kadar doğru. Hülya sarı cadı. Ablasının yüzüne karşı ne kadar üzücü şeyler söylüyor. Sözde ablasıyla konuşmaya geldi, düpedüz ablasını azarlamaya gelmiş.

“Birine aşık kalma sözünü vermek dünyadaki en tehlikeli şey.” Kalbinden vaz geçmek demektir, dedi Kerim. Ne güzel şeyler söylüyor Kerim. Ne kadar makul ve mantıklı bir çocuk.

Hüseyin de geldi. "Görüyorsun elimden bir şey gelmiyor. Belli ki aile üyeleri teker teker gelip seni rahatsız etmeye devam edecek." dedi.

"Gel dolaşalım biraz" dedi Kerim. Beni köye götürür müsün? dedi Hülya. "Ama beni yılanla kovalamak yok". (Küçükken ilk karşılaşmalarında Hülya Kerim'i elinde yılanla kovalamış ve korkutmuştu.) "Seni kovalamak istemiyorum artık Kerim". “Biliyorum”, dedi üzüntüyle Kerim.

(Bu arada şunu söylemeden geçemeyeceğim. Kerim çok değişik giyiniyor, fazla salaş, hem şık hem salaş. Arkası kısa önü uzun sarkık hırkalar falan. Biraz feminen bir tarz.)

Gidip Hülyaların eski evine baktılar, kapıda oturdular. "Hülya sen bu günlerde değişmeye başladın. Ben korkuyorum. Şeyden...Ben sana çok alıştım. Sık sık kendimi sen gidersen ne yaparım" diye düşünürken buluyorum.
"Ben buralardan kurtulmak için çok kötü şeyler yaptım. En büyük kötülüğü de sana yaptım." dedi Hülya.

Kerim itiraz etti“Artık öyle bir şey olmayacak. Ben eskisi gibi değilim. Bunu o gece anladım." “Hangi gece?” “Boş ver” dedi ama düşündü. Suzi'yle öpüşürken buna devam edememesini düşündü. Çünkü artık Hülya'yı seviyor. Ama kendinden de emin değil, Hülya'dan da...

"Yemeğe gidelim mi?" İkimiz mi? Hiç gitmedik değil mi? Deniz kenarında acayip bir rüzgar eşliğinde yemek yiyip konuştular.
Kerim, "Artık beni sevmiyorsun değil mi? O 8 yaşındaki kız çocuğunun aşkı sonunda bitti." dedi.

Hülya da "Büyüyorum ve tek taraflı aşkın insana yetmeyeceğini görüyorum" dedi.

"Hülya", diye başladı Kerim. "Ben sana aşık oldum" diyecekti herhalde. Diyemedi.

Diğer yenden köşkte işler iyice kötüye gidiyordu. Zeynep mutfağa girdi ve bütün yemek takımlarını kırdı. Onu teskin etmeye çalıştılar ama çok zordu.

Mine perişan halde eve vardı. Çevre yolunda bir taksici bulmuş eve getirdi.

"Melek ben hayatımı değiştiriyorum. Seninle ilgisi yok. Var da bir yönüyle yok." Hüseyin Melek'i vicdan azabı çekmemesi, kendisini suçlamaması için ikna etmeye çalıştı.
Hüseyin'le Melek'in ayrılma sahnesi çok etkileyiciydi. Yazık ya, sevenleri rahat bıraksınlar.
Üzülüyorum Hüseyin'le Melek için.

Hüseyin Zeynep'in yazdığı veda mesajını okuduğu ve telaşla evi, annesini aradığı anda, kapıda Melek belirdi. Bütün gücünü ve cesaretini toplayıp sevdiği adama gelmiştir melek. Ama Hüseyin o anda ona cevap veremez, araba binip gitmek zorundadır. Çok feci bir sahneydi o.

Diğer yanda da Hülya ağlayarak arabayı durdurttu Kerim'i. "Ben eve gelemem, Zeynep ablam yüzünden canına kıyıyor, ben o eve gelemem" dedi. "Hülya" diye arkasından seslendi Kerim. 

Çocuk zaten korkuyor hülya gidecek diye. Üzmesinler Kerim'i...Şu Hülya da burnundan getirmesin çocuğun. Ne yapsın biraz geç sevmeye başladıysa. Herkes sevmeye sekiz yaşında başlamak zorunda değil ya...

Odanın kapısını kırıp Zeynep'i yatağında baygın halde buldular. Ve bölüm burada sona erdi. Bakalım haftaya neler olacak...

Hiç yorum yok:
Write comments