8.04.2017

Vatanım Sensin 22. bölüm Hilal - Leon pansuman sahnesi - 'Ben sizi vurdum Teğmen, siz de beni'


Kanal D'nin büyük bir izleyici kitlesine sahip dönem dizisi Vatanım Sensin 22. bölümde dizinin en sevilen karakterlerinden Hilal ve Leon arasındaki ilişkide önemli bir yüzleşme gerçekleşti. Birbirlerine karşı duygularını artık karşılıklı olarak dile getirmeye başlayan çiftimiz zaten içinde bulundukları şartlar nedeniyle büyük engellerle karşı karşıyayken, bir de Yıldız ile ilgili yanlış anlama nedeniyle sıkıntılı bir sürece girdiler. 

Leon pansuman yaptırmak bahanesiyle, aslında Hilal'i görmek için hastaneye geldi. Ayşe hemşire'ye Hilal'i sordu. Hilal'in meşgul olduğu cevabını alınca bozuldu. Neyse ki tam o sırada koridorun başında Hilal göründü ve "Ben alakadar olurum" dedi. Biz de rahat bir nefes aldık. İkisi de birbirini görünce çok heyecanlandılar, bu belli oluyordu.

Pansuman odasında gergin bir hava hakimdi. Hilal asık bir suratla sargı bezini sertçe geriyor, Leon'un canı yandı.. "Ihh" dye ses çıkardı Leon. "Ne oldu, Teğmen, canınız mı yandı?" diye sordu Hilal alay edercesine. "Eliniz çok hafifmiş hemşire" dedi Leon. Tekrar sıktı sargı bezini Hilal, tekrar canı yandı Leon'un. "Öfkenin sebebini biliyorum" dedi. "Duydukların bir yanlış anlaşılmadan ibaret" diye de ekledi.
Hilal dikkatli dikkatli baktı Leon'un yüzüne; "Öfkeli olması icab eden sizsiniz. Sizi bu hale kimin soktuğunu unuttunuz herhalde" dedi. "Leon da aynı şekilde dikkatle baktı Hilal'in yüzüne; "Unutmadım. Bir ömür unutmayacağımdan da şüpheniz olmasın Küçük Hanım." dedi. Mahcup baktı Hilal. "Halit İkbal'in yazısını okudum, oradaki öfkeden bahsediyorum" diye açıkladı Leon. "Oyun bitti Teğmen" diye kırgın bir şekilde karşılık verdi Hilal; gitmeye yeltendi, kolundan tutup engelledi yine Leon. "Hilal bir yanlış anlaşılma oldu dedim. Annem sana yazdığım mektubu Yıldız'a yazdığımı düşünmüş. Mesele bundan ibaret" diyerek kendini anlatmaya çalıştı.

"Hayır efendim, mesele bundan ibaret değil, mesele bu kadar basit değil; hiç bir vakit de olmadı."Siz ve ben Teğmen, bizim için bir yol yok, bunu sakın aklınızdan çıkarmayın." dedi. Acı acı baktı Leon; "Öyle mi?" dedi. "Öyle" diye onayladı Hilal aynı acı çeken bakışla."Neden titriyor böyle ellerin o vakit." diye sordu Leon. ayağa kalkıp devam etti, "Neden gözlerimin içine bakmıyor gözlerin."

"Kendinize gelin, hastane burası" dedi Hilal telaşla. "Başka bir yerde konuşalım o vakit. Tam hava kararınca Kordelia'da, tamam" dedi Leon. "Siz kendinizi masal aleminde zannettiniz herhalde. Zinhar gelmem" diye karşılık verdi Hilal. "Hilal, konuşmamız lazım" diye ısrar etti Leon. Güçlü durmaya çalıştı Hilal; "Ödeştiğimize göre artık gidebilirim" diyerek uzaklaşmaya çalıştı. "Yine engelledi Leon; "Ne demek bu" diye sordu. "Gözlerinin içine bakarak; "Ben sizi vurdum Teğmen, siz de beni vurdunuz, ödeştik artık, aramızda hesap falan kalmadı" diyerek arkasını dönüp perdenin arkasına geçti. Seni bekleyeceğim" diye seslendi arkasından Leon. Durdu, acıyla iç çekti Hilal, kendini toparlayıp kapıyı açıp çıktı.
Hilal en az Leon kadar acı çekiyor. Kendini dizginliyor sadece, bu yükünü daha da artırıyor. Söylemek acıyı biraz hafifletir. Dile dökmek, zehri birazcık olsun boşaltmaya yarar. Keşke Hilal de içini dökse...



Akşam olunca Hilal'i çağırdığı yere, Kordelia'ya gitti Leon. Gitti ve bekledi, bekledi...Hilal gelmedi...
"Siz kendinizi masal aleminde zannettiniz herhalde" demişti ya Hilal. Leon'un onu beklediği yerin attmosferi tam da öyleydi, masal alemi gibi, dünyadan, gerçeklerden kopuk bir rüyalar alemi gibi. Ne kadar da güzel yansıtmışlar Leon'un ruhundakini. Hilal ile birlikte gerçeklerin ötesine geçebilme arzusunu...

İkisi de ne kadar acı çekiyor. Acı, bu aşkın en sadık dostu olacak; bunu en baştan beri biliyoruz. İşgal zamanı İzmir'inde yaşanan bu aşkın kahramanlarından biri işgalci, diğeri vatansever bir direnişçi. Bundan büyük engel mi olur? İkisi de bunun farkında, imkansızlığın acısını yüreklerinde taşıyorlar. "Bizim için bir yol yok" diyor Hilal. Ama Leon'a göre "umut her zaman var." O aşkının verdiği umutla bu ilişkiye hayatlarında bir yol açacak, olmazı olur yapacak; yol yoksa aşklarından kendilerine bir vatan kurup orada saracaklar birbirlerini...  Öyle geliyor biz izleyicilere. Ya da öyle olmasını umut ediyoruz... Ne zararı var değil mi, umut etmenin...
Yaşam sürdükçe umut vardır. Aldığımız her nefes, ayrı bir umudun müjdesini taşır... Bu hikayede de izleyip göreceğiz....

Aşk, tutku, acı, engeller, gerçekler; ama ille de aşk, aşk...Ne yakıcı bir şey şu aşk. Yaşaması ayrı acı, izlemesi bile nasıl etkiliyor insanı...Özellikle de böyle güzel yansıtılırsa, böyle içten, böyle gerçek... Hiç abartmadan; bakışlarla, yanan yakan bakışlarla, acıdan, tutkudan titreyen ses tonuyla, bu kadar güzel oyunculuklarla aşkı, aşk acısını izlemek de gerçekten ayrı bir zevk.

Hilal ve Leon çok sevildi. Çünkü gerçekten sevilesi karakterler; çok güzel yazılmışlar. Leon gibi doğru, dürüst, naif, ince ruhlu, nazik ve böylesinde güzel seven bir erkek karakter sevilmez mi? Tabii ki de sevilir, çok sevilir hem de... Hilal gibi güçlü, kimseye minneti olmayan, doğrularından taviz vermeyen, vatansever, hem bir erkek çocuğu gibi cesur ve patavatsız, hem minicik bir kız gibi kırılgan ve ürkek, en az sevildiği kadar seven bir kadın karakter... Bir de, bu iki karakteri, gencecik yaşlarına rağmen böylesine büyük bir başarıyla, ruhlarını vererek, yaşayarak, yaşatarak canlandıran Boran Kuzum ve Miray Daner gibi iki güzel ve ışıklı yetenek canlandırıyorsa, zevkle ve bayıla bayıla izlemekten başka ne yapılır ki...



Hiç yorum yok:
Write comments