2.08.2020

Bridge Jones filmleri hakkında kadınsal bir yorum

Bu hafta sonu bir kız arkadaşımla Bridge Jones filmlerini seyrettik. Romantik komedi tarzında İngiliz Amerikan birbirinin devamı niteliğinde 3 filmden oluşuyor. Bridget Jones'un Günlüğü (2001), Bridget Jones: Mantığın Sınırı (2004) ve Bridget Jones'un Bebeği (2016) Helen Fielding'in aynı adlı romanlarından çevirilmiş. 

Bridge Jones balık etli, sarsak, yaşı ilerlemeye başlamış bir genç kadın. Garip bir annesi ve sessizce ona katlanan bir babası var. Aile partisinde insan hakları avukatı yakışıklı, kibirli, başarılı 
Mark Darcy ile tanışıyor. Aralarında ön yargıya dayanan yanlış anlaşmalar yaşanıyor. Bridge'ın çalıştığı kitap evinde ise yakışıklı, çapkın patronu 
Daniel Cleaver ile bir ilişkisi var. Sonradan adamın kendisini aldattığını fark edip ondan ayrılıyor ve Mark Darcy ile beraber oluyor

İkinci filmde farklı karakterdeki kişiler arasında Bridge'den kaynaklı yanlış anlaşmalar oluyor. Halk arasında rahat batması dediğimiz bir sendromla karizmatik mükemmel sevgilisi Mark Darcy'den ayrılıyor. Televizyona geçiş yapan eski sevgilisi Daniel Cleaver ile yurt dışında yakınlaşıyor. Allahtan beraber olmadan adamın karaktersizliğini hatırlatacak bir olay oluyor ve kız bu yanlıştan dönüyor. Yanlış anlaşılma sonucu yurt dışında hapse girince yine kızı Mark Darcy kurtarıyor.

Üçüncü filmde aradan yıllar geçiyor. Mark'la yine ayrılmışlar. Bridge televizyonda işinde yükselmiş, kilolarından sonunda kurtulmuş. Arkadaşıyla gittiği rock festivalinde sarhoşken tanımadığı bir adamla yatıyor. ertesi hafta yine sarhoşken Mark ile beraber oluyor. Hamile olduğunu anladığında bebeğin kimden olduğu karmaşasına Bridge'nin sersemlikleri de eklenince yine romantik komedi bir film oluşuyor. 

Bebeğin kimden olduğunu hayır yazmayacağım. Bence Bridge'yi o vücuda ve sakarlıklarına rağmen mükemmel erkekleri bulduğu için kıskanmazsanız veya onları kaybettiği durumlar için ona kızmadan seyredebilirseniz bebeğinin kimden olduğunu da öğrenebilirsiniz. İyi seyirler. 

Not: Az kalsın unutuyordum. Filmde 
Jane Austen'ın Aşk ve Gurur ilk ismiyle Gurur ve Özyargı kitabıyla benzer sahneler fark ettim. Özellikle Darcy ismi ve karakteri, ön yargılı tavırlar; Daniel Cleaver'ın kitaptaki Darcy'e attığı kazığın benzerini buradaki Darcy'e atması fakat buna rağmen kendisini iyi biri gibi yanlı anlatması da bence benzerlikler arasında

Hiç yorum yok:
Write comments